Kategoriler
iklim değişikliği PALEOİKLİM

Dinozorları Ne Öldürdü?

Dinozorları Ne Öldürdü – bunun cevabını çoktan bildiğinizi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.

Dinozorlar, milyonlarca yıl önce dünyamızda dolaşmış, hiçbir zaman ve hiçbir koşulda bir insan türüyle aynı devirde yaşamamış ve dünya tarihinden silinişleri tartışma yaratmış türlerdir. İsimleri Yunanca ‘korkunç büyük kertenkele’ anlamına gelen bir kökten türemesine rağmen, devasa boyutlardan bir insandan daha küçük olan türlere kadar çeşitli cinsleri barındırırlar.

İster neden bir meteor olsun, ister volkanlar, bugün iklim değişikliğinin bu büyük yok oluşta ve hatta dinozorların tüm dünyaya yayılmasında parmağı olduğunu biliyoruz. Dinozorların tamamının yok olmadığını da, kuşlar hariç. Taksonomik olarak kuşlar dinozorlar sınıfına ait ve bugün bu mirasın en gösterişli örneklerinden biri. 

Hazırsanız başlıyorum.

  • Geçtiğimiz iki videoda 1. ve 2. yokoluşu, oksijenin oluşumunu, oksijen ve sera gazlarının nasıl bir dengede  olduğu ve bunun iklimimizi nasıl değiştirdiğine bakmıştık.
  • İnsanlardan önce bitkiler ve jeolojik faaliyetler yani doğa iklimi defalarca kez değiştirdi. Karbon, oksijenin varlığında tepkimeye girmeye aşık ve karbondioksite (CO2) yani bir sera gazına dönüşmeye bayılan bir element. Oksijenin olmadığı ortamlarda ise karbon bakımından zengin organik materyaller yani bitkiler, hayvanlar fosilleşerek bugün yakıt olarak kullandığımız kömüre, petrole ve doğalgaza dönüştüler.
  • Biz de bugün bu yakıtları oksijen ile buluşturarak, daha önce başka türün yapmadığı bir hızda iklimi değiştiriyoruz.
  • Bugün kömür olarak kullandığımız devasa bitkiler, Karbonifer döneminde atmosferden büyük miktarda CO2 çekerek yerin altına gömüldü, bu dönemde CO2 seviyesinin günümüzdeki CO2 seviyesinin yarısı kadar olduğu düşünülüyor. Böylece 300 milyon yıl önce bir soğuma evresine, Karoo buz devrine girmiş oldu Son videoda kaldığımız yer burasıydı.

Karoo buz devri devam ederken, Karbonifer dönemi kapanıp, Permiyen dönemi başladı. Karoo buz devrinin yarattığı buzullar, tüm gezegeni tamamen kaplamadı, ancak Pangea süper kıtasının güneyinde büyük bir bölümde yer aldı. Güney buzulları, sonraki süreçlerde özellikle dinozorlar ve hayatın devamlılığı için kıymetli birer vaha haline geldi.

Karoo buz devri de, Permiyen dönemiyle beraber sona erdi. Henüz bilmediğimiz bir nedenden 3. yok oluş, İngilizce “the great dying” yani “Büyük Ölüm” gerçekleşti. Bu dünyadaki gelmiş geçmiş en büyük tür yıkımıydı, Permiyen yok oluşunda türlerin %95’i yok olsa da, hayat devam etti. 

Permiyen döneminde 12°C – 15°C olduğu tahmin edilen ortalama sıcaklıklar, Permiyen sonrası 22°C’a yükseldi. Bu buzulların erimesi anlamına geliyordu. Ancak dünyanın her kısmı aynı derecede etkilenmedi. Pangea süper kıtası nedeniyle karaların denizlerden izole olup, nemin iç bölgelere ulaşamadığı bu dönemde, buzullar erirken kuzey, güney ve orta enlemler nemli, aradaki kuşaklar ise kurak kaldılar. Türler, kuşaklara sıkıştırlar, dinozorlar da.

Fosil kayılarına göre 235 milyon yıl önce ilk dinozorlar da güneyde buzulların eridiği bölgede ortaya çıktı. Şimdi kurak bir çöle benzeyen ve günümüzün Arjantin’inde yer alan Ay Vadisi (Valle de la Luna), erimiş Karoo buzullarının bereketli sularına ve tarihin ilk dinozorlarına ev sahipliği yaptı. 

İklim modellerine göre, ilk dinozorların ortaya çıktığı ve karaların iklim kuşaklarına bölündüğü Triyas döneminden, Jura dönemine geçilirken, Karniyen yağmur dönemi başladı. Karniyen dönemi iklim bilimi için son derece önemli bir olay. Karniyen dönemi volkanizma tarafından tetikledi ve dünyanın bazı bölgelerine 2 milyon yıl aralıksız yağmurlar yağdı.

Karniyen yağmur dönemi sayesinde kuraklık bariyerleri kalkmış, dinozorlar, iklim tekrar değişip yeni bariyerler oluşturana kadar kuzeye yayılabilmişti.

Dinozorlar, yaklaşık 170 milyon yıl boyunca dünyaya hükmettiler. Dünyanın 235 milyon yıl önceki halinden 65 milyon yıl önceki haline kadar onlar gezegene yayıldı. Sadece karalara değil havaya ve suya da hüküm ettiler.

Örneğin Almanya’da aslında petrol çıkarmak için açılan bu madende, balık kertenkelesi” anlamına gelen isme sahip ve yüzgeç benzeri yapılar geliştirmiş bir dinozor türünün çok detaylı fosili bulunabildi.

Dinozorlar arasında büyük bir çeşitlilik vardı ve boyutları oldukça değişkendi. En küçük dinozor türleri, günümüz kuşlarının atası olarak kabul edilen, örneğin, etçil Microraptor gibi yaklaşık 60 santimetre uzunluğa sahip dinozorlar idi. En büyük dinozor türlerinden biri olan Argentinosaurus, yaklaşık 39 metre uzunluğa ve 60 ton ağırlığa ulaşabiliyordu. Diğer büyük dinozorlar da bu devler grubuna dahildi;  Brachiosaurus, Diplodocus ve Tyrannosaurus rex gibi.

Yine ilk tanıdık memeli türlerinin kayıtlarına da Jura döneminde ulaşıyoruz. Memeliler bu dönemde çeşitlense de hiçbir zaman en büyük dinozorlarla yarışabilecek beden büyüklüklerine ulaşamadılar. Ama bu başka bir videonun konusu.

Dinozorlar günümüze kıyasla daha sıcak dönemler yaşandı.Sıcak iklimler, bitki örtüsünün büyümesini ve böylece besin zincirinin devam etmesini sağladı. Ve bu 169 milyon yıl boyunca devam etti, ta ki iklim değişikliği türleri vurana kadar.

Dinozorları öldüren tüm hikaye bir o göktaşı ile sınırlı değildi. her ne kadar tarihin bu kısmını anlatmak daha seksi olsa da. Duruma bir de bilimin gözünden yaklaşalım.

Dekkan Kapanları / Dekkan Tuzakları

Belki göktaşı kadar havalı bir hikaye değildi, belki  iklim değişikliğinin yıkıcılığı hikayeleştirmek insanın içini karartmıştı. Bilemiyorum. Ama ben size bugün bilimsel tartışmaları aktaracağım.

Göktaşı çarpması hipotezinden önce, dinozorları yeryüzünden silen nedenin Dekkan Kapanları (Deccan Traps) olup olmadığı tartışılıyordu. Hindistan’da henüz karayla birleşememiş bir ada iken ve üzerinde dinozorlar da dahil olmak üzere tür çeşitliliğine sahipken dekkan kapanlarında sessiz bir volkanik aktivite başladı.

Bu volkanlar içten içe kaynıyor ve atmosfere kükürtdioksit (SO2) salıyordu. Yılda ortalama 10 milyon SO2in bu nedenle açığa çıktığı tahmin ediliyor. Günümüzde yılda ortalama 100 milyon SO2’i atmosfere salıyoruz. Buna göre küçük bir emisyon gibi gözükse de, Dekkan Kapanları 500 bin yıl boyunca SO2 salmaya devam etti.

Büyük çarpışmadan 300 bin yıl önce ise Dekkan Kapanları lava püskürmeye başladı. Ve asıl katastrofi gerçekleşti, etkileri Hindistan ile sınırlı kalmadı. Okyanuslar, volkanizmanın etkisiyle 100 bin yılda 2°C ısındı. Kıyaslamak adına, insan kaynaklı iklim değişikliği son 100 yılda okyanusların yüzey sularının 0.69°C ısınmasına neden oldu. Ne içinde bulunduğumuz durum normal, ne de 100 bin yılda 2°C ısınma normal idi. Denizlerimizde oksijen üreten planktonlar ölmeye başladı. Besin zincirinin temelini oluşturan planktonların ölümü, haliyle besin zincirindeki kırılmalara neden oldu. 

Ne yazık ki Dekkan Kapanları’nın ölüm fermanı bununla sınırlı kalmadı, volkanizmanın tetiklediği siklonların insan tarihinde görülmüş en büyük kasırgalardan 3 kat daha şiddetli kasırgaları oluşturduğu düşünülüyor. Şiddetli kasırgalar ve ozonun oluşumu için gerekli O2 seviyesindeki muhtemel düşüş, güneşten gelen zararlı ışınlardan türleri koruyan ozon tabakasında hasara yol açtı.

Hindistandaki türler lava ile mücadele ederken, gezegendeki diğer türler ozon tabakasından geçen zararlı ışınlar ve bunun yanı sıra aşırı hava olaylarıyla boğuşuyordu. Dekkan Kapanları atmosferi soğutucu etkiye sahip SO2 yanı sıra, atmosferi ısıtıcı etkiye sahip CO2’i de açığa çıkarıyordu. Ani küresel soğumalar ve ısınmalar dinozorları adapte olmaya ya da ölüme zorladı.

Volkanların neden olduğu kükürt, denizlerin asitlenmesine, asit yağmurlarına neden olurken, Dekkan Kapanları hidroklorik asit ve cıva buharı yüklü bulutlara da yol açtı. Bu kadar hasarı atlatabilmiş dinozorlardan bazıları, insanlar için de son derece zehirli olan cıva buharını soluyarak öldü. Çarpışmadan hemen önce nihayet volkanik aktiviteler biraz dinlemeye başladı ama.

GÜM! Kretase-Paleojen (K-Pg) veya Kretase – Tersiyer (K-T) Yokoluşu.

1980’lerde ilginç bir jeolojik kayıt ortaya çıktı. İtalya’da yerkürenin derinliklerinde, 66 milyon yıl öncesine kayıtlanabilen ve İridiumun bakımından zengin kayaçlar. İridiumun astroidlerde bol miktarda bulunduğunu biliniyordu.

Bir baba-oğul bilim insanının jeolojik keşfi olan bu yapının ardından,  4. oluşa neden olan şeyin bir göktaşı olabileceği hipotezi öne sürüldü. Ve bu Alvarez hipotezi olarak adlandırıldı. Tahminlere göre meteor 10-15 km büyüklüğünde ve 100 milyar megatonluk patlayıcının gücüne eşdeğer olmalıydı.

İyi de o zaman bu büyüklükteki bir meteoroun yaratağı krater neredeydi? Bulmak pek kolay olmadı. İridyumun madenciliğinin yapıldığı coğrafyalar kuzey ve güney amerika araştırıldı. Meksika’lı petrol şirketi, petrol ve gaz aradıkları sırada Meksika Körfezi’nin altında bir yapı bulduklarını ve bu yapının Yukatan yarımadasının karasal bölümüyle kesiştiklerini farketti. Böylece aranan krater 1981’de Yukatan yarımadası ve Meksika körfezinin içinde bulunmuştu. Chicxulub 180 kmlik bir çapa yayılmış 10 km’lik bir astroidin yaratacağı etki büyüklüğünde. Böylece Alvarez hipotezi doğrulanmış oldu.

Göktaşının çarptıcı bölgeye detaylı baktığımızda “cenote” antik uygarlık Mayaların dilinci sulu obruklar bu 180 kmlik çapta bulunuyordu. Şimdilerin turist vahası.

Chicxulub’a isabet eden göktaşının yarattığı etki o kadar yıkıcı oldu ki, çarpma noktasının tam zıt tarafındaki bölgede dahi 8 ve 9 şiddetinde depremler yarattı. Göktaşının bir kısmı okyanusa düştüğünden depremleri 1 km yüksekliğe ulaşan dev tsunamiler takip etti.

Göktaşının neden olduğu ve dünyanın etrafını kaplayıp güneş ışınlarının ulaşmasını engelleyen toz bulutunun dünyanın sıcaklığı 30-34°C birden düştüğü tahmin ediliyor. Elbette bu toz bulutu bitkilerin fotosentez yapmasını ve büyümesini engelledi, besin zincirine bir darbe daha.

Küresel yangınları küresel kışları takip etti. Atmosferimizde oksijenin var olmasında ne kadar önemli olduğunu anladığımız planktonların %90’ı bu küresel kışta yok oldu.  Dekkan Kapanları’ndaki volkanizmanın ve SO2 salımının göktaşı çarpmasından sonra da devam ettiği düşünülüyor. Yani göktaşından, tsunamilerden, depremlerden sağ çıkan dinozorlar dahi açlıktan, zehirli cıvayı solumaktan ve SO2nin neden olduğu asit yağmurlarından öldüler. Dünyadaki tüm türlerin %75’i de.

Dinozorların ölümünde göktaşı mı Dekkan Kapanları mı daha baskındı bunu bir süre daha tartışacak gibiyiz ama iklimin değişikliğinin ne kadar geri döndürülemez ve acımasız olduğunu artık bugün biliyoruz.

Son 3 videoda doğal nedenlerle oluşan iklim değişikliği dünyanın değil, türlerin sonunu getirdiğinden bahsettik. İnsan bu zaman çizelgesinde henüz varolmadı, henüz termal maksimum yaşanmadı ve kalıcı buzullar oluşmadı. Bunlar da bir sonraki videonun konusu olsun.

Bir sonraki videoda görüşmek üzere, şimdilik hoşçakalın. 

Bu ve sitemdeki tüm video metinleri benim tarafımdan Youtube platformundaki videolarım / podcastlerim için oluşturulmuş olup, anlattığım konuların kaynaklarını gösterebilmek, ziyaretçileri araştırmaya teşvik etmek için websitemde yayınlanmıştır. Metnin tüm hakları bana ait olup, videodaki metin ile buradaki metin arasında, hikaye anlatım stilimden kaynaklı -doğal olarak- farklar bulunmaktadır.