Dinozorları ne öldürdü? Sadece göktaşı ya da volkanlar olduğunu düşünüyorsanız biraz yanılıyorsunuz. Peki dinozorlar tüm kıtalara yayılmayı nasıl başardı? Bu bölümde, 300 milyon yıl öncesine, 3. ve 4. Büyük Yok Oluş’a, Karniyer yağmur dönemine ve Karoo buzul çağına doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Dinozorların ortaya çıkışını ve yok oluşunu şekillendiren iklim değişikliklerini inceliyor, atmosferdeki gaz döngülerinin nasıl ölüm-kalım meselesine dönüştüğünü tartışıyoruz.
İnsanlardan önce iklim değişikliği oldu mu? Dünya kaç kere buz devrini yaşadı? Atmosferde hangi gazlar ne miktardaydı? Bugün biliyoruz ki dünya, insanlardan önce defalarca ısınıp soğudu? Dünyanın oluşumunda oksijen yoktu, ancak milyonlarca yıllık bir soğuma ve siyanobakteriler ile oksijen ortaya çıktı. Büyülü bir hikaye, hassas bir denge. O yüzden insan uygarlığını kurabildiğimiz atmosferimiz bu kadar biricik. Ve işin kötüsü doğa kendini dengeleyemeyebilir. Çünkü türümüzün atmosfere etkisi, doğanın kendi halinde dengeleyebileceğinden çok daha hızlı.
Paleoiklim / paleoklimatoloji insanlardan önceki iklimi inceleyen bilim dalı. 4 videodan oluşacak bu serimizin 3. sünde dinozorlar konuğumuz.
- Paleoiklim 2- Kömürün ve diğer fosil yakıtların oluştuğu Karbonifer dönemi içeriği için şuraya: İklim Değişikliği ve Kömürün Hüzünlü Tarihi
- Paleoiklim 1- Dünyanın Hadean döneminden geçtiği, her şeyin lav ve külden ibaret olduğu dönemden ilk oksijeni oluşturan siyanobakterileri ve ilk erken atmosferi incelediğimiz içerik için şuraya: İklim Değişikliği Daha Önce de Oldu ve
- Karbondioksitin nasıl ölçüldüğüne, atmosferdeki gazları modern zamanlarda nasıl test ettiğimize ilişkin içerik için de şuraya bakabilirsiniz: Bilim İnsanları İklim Değişikliğine Neden Olan Karbondioksiti Nasıl Ölçüyor?
Şimdi gelelim dinozorlara.
Dinozorlar, milyonlarca yıl önce dünyamızda dolaşmış, hiçbir zaman ve hiçbir koşulda bir insan türüyle aynı devirde yaşamamış türler. Dünya tarihinden nasıl silindikleri ise bugün hala tartışmalı. İsimleri Yunanca ‘korkunç büyük kertenkele‘ anlamına gelen bir kökten geliyor. Ancak dinozorların bazıları büyük, bazıları ise bir insandan daha küçük türler. İster neden bir meteor olsun, ister volkanlar iklim değişikliği, bu büyük yok oluşta ve hatta dinozorların tüm dünyaya yayılmasında etkiliydi. Dinozorların tamamının yok olmadığını da, kuşlar hariç. Taksonomik olarak kuşlar dinozorlar sınıfına ait ve bugün bu mirasın en gösterişli örneklerinden biri.
Geçtiğimiz iki videoda 1. ve 2. yokoluşu ve ilk atmosferin oluşumunu incelemiştik.
İnsanlardan önce bitkiler ve jeolojik faaliyetler yani doğa iklimi defalarca kez değiştirdi. Karbon, oksijenin varlığında tepkimeye girmeye aşık ve karbondioksite (CO2) dönüşmeye bayılan bir element. Oksijenin olmadığı ortamlarda ise karbon bakımından zengin organik materyaller yani bitkiler ve hayvanlar fosilleşti. Bu fosiller de bugün yakıt olarak kullandığımız kömüre, petrole ve doğalgaza dönüştüler.
Kömür ve Doğalgazın Oluşumu: Karbonifer Dönemi
Biz de bugün bu yakıtları oksijen ile buluşturarak, daha önce başka türün yapmadığı bir hızda iklimi değiştiriyoruz. Bugün kömür olarak kullandığımız devasa bitkiler, Karbonifer döneminde atmosferden büyük miktarda CO2 çekti ve yerin altına gömüldü. Araştırmacılar, bu dönemdeki CO2 seviyesinin günümüzdeki seviyenin yarısı kadar olduğunu düşünüyor. Böylece 300 milyon yıl önce bir soğuma evresine, dinozorların ortaya çıkışından önceki Karoo buz devrine girmiş oldu.
Karoo buz devri devam ederken, Karbonifer dönemi kapanıp, Permiyen dönemi başladı. Karoo buz devrinin yarattığı buzullar, tüm gezegeni tamamen kaplamadı, ancak Pangea süper kıtasının güneyinde büyük bir bölümde yer aldı. Güney buzulları, sonraki süreçlerde özellikle dinozorlar ve hayatın devamlılığı için kıymetli birer vaha haline geldi.
Dinozorlar Döneminde Hava Sıcak
Karoo buz devri de, Permiyen dönemiyle beraber sona erdi. Henüz bilmediğimiz bir nedenden 3. yok oluş, İngilizce “the great dying” yani “Büyük Ölüm” gerçekleşti. Bu dünyadaki gelmiş geçmiş en büyük tür yıkımıydı, Permiyen yok oluşunda türlerin %95’i yok olsa da, hayat devam etti.
Permiyen döneminde 12°C – 15°C olduğu tahmin edilen ortalama sıcaklıklar, Permiyen sonrası 22°C’a yükseldi. Bu buzulların erimesi anlamına geliyordu. Ancak dünyanın her kısmı aynı derecede etkilenmedi. Pangea süper kıtası nedeniyle karaların denizlerden izole olup, nemin iç bölgelere ulaşamadığı bu dönemde, buzullar erirken kuzey, güney ve orta enlemler nemli, aradaki kuşaklar ise kurak kaldılar. Türler, kuşaklara sıkıştırlar, dinozorlar da.
Fosil kayılarına göre 235 milyon yıl önce ilk dinozorlar da güneyde buzulların eridiği bölgede ortaya çıktı. Şimdi kurak bir çöle benzeyen ve günümüzün Arjantin’inde yer alan Ay Vadisi (Valle de la Luna), erimiş Karoo buzullarının bereketli sularına ve tarihin ilk dinozorlarına ev sahipliği yaptı.
Karniyen Yağmur Dönemi
İklim modellerine göre, ilk dinozorların ortaya çıktığı ve karaların iklim kuşaklarına bölündüğü Triyas döneminden, Jura dönemine geçilirken, Karniyen yağmur dönemi başladı. Karniyen dönemi iklim bilimi için son derece önemli bir olay. Bu dönemin volkanizma tarafından tetikledi ve dünyanın bazı bölgelerine 2 milyon yıl aralıksız yağmurlar yağdı.
Karniyen yağmur dönemi sayesinde kuraklık bariyerleri kalkmış, dinozorlar, iklim tekrar değişip yeni bariyerler oluşturana kadar kuzeye yayılabilmişti.
Dinozorlar Dünyaya Yayılıyor
Dinozorlar, yaklaşık 170 milyon yıl boyunca dünyaya hükmettiler. Dünyanın 235 milyon yıl önceki halinden 65 milyon yıl önceki haline kadar onlar gezegene yayıldı. Sadece karalara değil havaya ve suya da hüküm ettiler.
Örneğin Almanya’da aslında petrol çıkarmak için açılan bu madende, balık kertenkelesi” anlamına gelen isme sahip ve yüzgeç benzeri yapılar geliştirmiş bir dinozor türünün çok detaylı fosili bulunabildi.
Not: Holzmaden’i özel yapan, Üst Jura Dönemi’ne ait fosillerin olağanüstü bir şekilde korunmuş olmasıdır. Bölgedeki Posidonia Şeyli formasyonu, fosilleri yumuşak dokularıyla birlikte koruyarak bilim dünyasına Ichthyosaurus ve Plesiosaurus gibi mükemmel fosil örnekleri sunar. Anoksik (oksijensiz) bir ortamda oluşan bu fosil yatakları, Jura dönemi deniz ekosistemlerini ve iklimini anlamada kritik öneme sahiptir. Holzmaden, fosil zenginliğiyle dünya çapında tanınan bir paleontolojik merkezdir.
Dinozorlar arasında büyük bir çeşitlilik vardı ve boyutları oldukça değişkendi. En küçük dinozor türleri, günümüz kuşlarının atası olarak kabul edilen, örneğin, etçil Microraptor gibi yaklaşık 60 santimetre uzunluğa sahip dinozorlar idi. En büyük dinozor türlerinden biri olan Argentinosaurus, yaklaşık 39 metre uzunluğa ve 60 ton ağırlığa ulaşabiliyordu. Diğer büyük dinozorlar da bu devler grubuna dahildi; Brachiosaurus, Diplodocus ve Tyrannosaurus rex gibi.
Yine ilk tanıdık memeli türlerinin kayıtlarına da Jura döneminde ulaşıyoruz. Memeliler bu dönemde çeşitlense de hiçbir zaman en büyük dinozorlarla yarışabilecek beden büyüklüklerine ulaşamadılar. Ama bu başka bir videonun konusu.
Dinozorlar günümüze kıyasla daha sıcak dönemler yaşandı.Sıcak iklimler, bitki örtüsünün büyümesini ve böylece besin zincirinin devam etmesini sağladı. Ve bu 169 milyon yıl boyunca devam etti, ta ki iklim değişikliği türleri vurana kadar.
Dinozorları öldüren tüm hikaye bir o göktaşı ile sınırlı değildi. Her ne kadar tarihin bu kısmını anlatmak daha seksi olsa da. Duruma bir de bilimin gözünden yaklaşalım.
Hindistan’daki Volkanlar: Dekkan Kapanları / Dekkan Tuzakları
Belki göktaşı kadar havalı bir hikaye değildi, belki iklim değişikliğinin yıkıcılığı hikayeleştirmek insanın içini karartmıştı. Bilemiyorum. Ama ben size bugün bilimsel tartışmaları aktaracağım.
Göktaşı çarpması hipotezinden önce, dinozorları yeryüzünden silen nedenin Dekkan Kapanları (Deccan Traps) olup olmadığı tartışılıyordu. Hindistan’da henüz karayla birleşememiş bir ada iken ve üzerinde dinozorlar da dahil olmak üzere tür çeşitliliğine sahipken dekkan kapanlarında sessiz bir volkanik aktivite başladı.
Bu volkanlar içten içe kaynıyor ve atmosfere kükürtdioksit (SO2) salıyordu. Yılda ortalama 10 milyon SO2in bu nedenle açığa çıktığı tahmin ediliyor. Günümüzde yılda ortalama 100 milyon SO2’i atmosfere salıyoruz. Buna göre küçük bir emisyon gibi gözükse de, Dekkan Kapanları 500 bin yıl boyunca SO2 salmaya devam etti.
Büyük çarpışmadan 300 bin yıl önce ise Dekkan Kapanları lava püskürmeye başladı. Ve asıl katastrofi gerçekleşti, etkileri Hindistan ile sınırlı kalmadı. Okyanuslar, volkanizmanın etkisiyle 100 bin yılda 2°C ısındı. Kıyaslamak adına, insan kaynaklı iklim değişikliği son 100 yılda okyanusların yüzey sularının 0.69°C ısınmasına neden oldu. Ne içinde bulunduğumuz durum normal, ne de 100 bin yılda 2°C ısınma normal idi. Denizlerimizde oksijen üreten planktonlar ölmeye başladı. Besin zincirinin temelini oluşturan planktonların ölümü, haliyle besin zincirindeki kırılmalara neden oldu.
Ne yazık ki Dekkan Kapanları’nın ölüm fermanı bununla sınırlı kalmadı, volkanizmanın tetiklediği siklonların insan tarihinde görülmüş en büyük kasırgalardan 3 kat daha şiddetli kasırgaları oluşturduğu düşünülüyor. Şiddetli kasırgalar ve ozonun oluşumu için gerekli O2 seviyesindeki muhtemel düşüş, güneşten gelen zararlı ışınlardan türleri koruyan ozon tabakasında hasara yol açtı.
Hindistandaki türler lava ile mücadele ederken, gezegendeki diğer türler ozon tabakasından geçen zararlı ışınlar ve bunun yanı sıra aşırı hava olaylarıyla boğuşuyordu. Dekkan Kapanları atmosferi soğutucu etkiye sahip SO2 yanı sıra, atmosferi ısıtıcı etkiye sahip CO2’i de açığa çıkarıyordu. Ani küresel soğumalar ve ısınmalar dinozorları adapte olmaya ya da ölüme zorladı.
Volkanların neden olduğu kükürt, denizlerin asitlenmesine, asit yağmurlarına neden olurken, Dekkan Kapanları hidroklorik asit ve cıva buharı yüklü bulutlara da yol açtı. Bu kadar hasarı atlatabilmiş dinozorlardan bazıları, insanlar için de son derece zehirli olan cıva buharını soluyarak öldü. Çarpışmadan hemen önce nihayet volkanik aktiviteler biraz dinlemeye başladı ama…
GÜM!
Kretase-Paleojen (K-Pg) veya Kretase – Tersiyer (K-T) Yokoluşu. Alvarez Hipotezi
1980’lerde ilginç bir jeolojik kayıt ortaya çıktı. İtalya’da yerkürenin derinliklerinde, 66 milyon yıl öncesine kayıtlanabilen ve İridiumun bakımından zengin kayaçlar. İridiumun astroidlerde bol miktarda bulunduğunu biliniyordu.
Bir baba-oğul bilim insanının jeolojik keşfi olan bu yapının ardından, 4. oluşa neden olan şeyin bir göktaşı olabileceği hipotezi öne sürüldü. Ve bu Alvarez hipotezi olarak adlandırıldı. Tahminlere göre meteor 10-15 km büyüklüğünde ve 100 milyar megatonluk patlayıcının gücüne eşdeğer olmalıydı.
İyi de o zaman bu büyüklükteki bir meteoroun yaratağı krater neredeydi? Bulmak pek kolay olmadı. İridyumun madenciliğinin yapıldığı coğrafyalar kuzey ve güney amerika araştırıldı. Meksika’lı petrol şirketi, petrol ve gaz aradıkları sırada Meksika Körfezi’nin altında bir yapı bulduklarını ve bu yapının Yukatan yarımadasının karasal bölümüyle kesiştiklerini farketti. Böylece aranan krater 1981’de Yukatan yarımadası ve Meksika körfezinin içinde bulunmuştu. Chicxulub 180 kmlik bir çapa yayılmış 10 km’lik bir astroidin yaratacağı etki büyüklüğünde. Böylece Alvarez hipotezi doğrulanmış oldu.
Göktaşının çarptıcı bölgeye detaylı baktığımızda “cenote” antik uygarlık Mayaların dilinci sulu obruklar bu 180 kmlik çapta bulunuyordu. Şimdilerin turist vahası.
Chicxulub’a isabet eden göktaşının yarattığı etki o kadar yıkıcı oldu ki, çarpma noktasının tam zıt tarafındaki bölgede dahi 8 ve 9 şiddetinde depremler yarattı. Göktaşının bir kısmı okyanusa düştüğünden depremleri 1 km yüksekliğe ulaşan dev tsunamiler takip etti.
Göktaşının neden olduğu ve dünyanın etrafını kaplayıp güneş ışınlarının ulaşmasını engelleyen toz bulutunun dünyanın sıcaklığı 30-34°C birden düştüğü tahmin ediliyor. Elbette bu toz bulutu bitkilerin fotosentez yapmasını ve büyümesini engelledi, besin zincirine bir darbe daha.
Küresel yangınları küresel kışları takip etti. Atmosferimizde oksijenin var olmasında ne kadar önemli olduğunu anladığımız planktonların %90’ı bu küresel kışta yok oldu. Dekkan Kapanları’ndaki volkanizmanın ve SO2 salımının göktaşı çarpmasından sonra da devam ettiği düşünülüyor. Yani göktaşından, tsunamilerden, depremlerden sağ çıkan dinozorlar dahi açlıktan, zehirli cıvayı solumaktan ve SO2nin neden olduğu asit yağmurlarından öldüler. Dünyadaki tüm türlerin %75’i de.
Dinozorların ölümünde göktaşı mı Dekkan Kapanları mı daha baskındı bunu bir süre daha tartışacak gibiyiz ama iklimin değişikliğinin ne kadar geri döndürülemez ve acımasız olduğunu artık bugün biliyoruz.
Son 3 videoda doğal nedenlerle oluşan iklim değişikliği dünyanın değil, türlerin sonunu getirdiğinden bahsettik. İnsan bu zaman çizelgesinde henüz varolmadı, henüz termal maksimum yaşanmadı ve kalıcı buzullar oluşmadı. Bunlar da bir sonraki videonun konusu olsun.
Bir sonraki videoda görüşmek üzere, şimdilik hoşçakalın.
Bu ve sitemdeki tüm video metinleri benim tarafımdan Youtube platformundaki videolarım / podcastlerim için oluşturulmuş olup, anlattığım konuların kaynaklarını gösterebilmek, ziyaretçileri araştırmaya teşvik etmek için websitemde yayınlanmıştır. Metnin tüm hakları bana ait olup, videodaki metin ile buradaki metin arasında, hikaye anlatım stilimden kaynaklı -doğal olarak- farklar bulunabilir.